Dinlenmem gerektiğini biliyordum. Zaten o yüzden uzaklaşmıştım şehirden de. Temiz havanın olduğu, bu içi sıcacık ama buz gibi olan topraklara ayak basmıştım.
Sahile çıktım, ve izledim etrafı, yerinde durmayan denizin sert ve bir o kadar kızgın dalgalarıyla birlikte, etrafında balık avlayabilmek için uçuşan birkaç kuştan ibaretti gördüğüm manzara
Hareketsizliği dinlemek istiyordum. Uzandım kumsala, ve gevşemeye başladım. Esen rüzgar vuruyordu yüzüme, çok seviyordum rüzgarı hissetmeyi vücudumda. Yıllar boyu çözemediğim, fakat sonraları nedenini fark ettiğim bir olaydı.
Soğuğu seviyordum. Rüzgar bana, soğuğı hissetmemde yardımcı oluyordu. Soğuğu hissettiğimde, sanki büyün hücrelerimi hissediyordum. Hepsi birlikte "işte buradasın" demek istiyordu sanki.
Bir süre uzandıktan sonra yürümem gerektiğini düşündüm. Bir aydan fazladır belim ağrıyordu. Yürümenin iyi geleceğini düşündüm. Bir kaç koy kadar yürüdüm
Balık çiftliklerinin gemileri, balıkları havuzlarda gezdirirken, karabatakların kayalar üstündeki bekleyişine şahit olmak beni bir hayli etkilemişti. Bir süre bekleyip, bu manzarayı izledim.
Dönüş yolunda keçilere rastlayacağımı biliyordum. Ki rastladım da. Çanlarla birlikte birbirlerini buluyorlardı. Onları izleyerek dönmeye devam ettim.
Ne ilginçtir ki, sahilden dağa doğru gittikçe - ki dağ da fazla yüksek olmayan ve kıyıyla bitişik bir tepeden ibaret - rüzgarı daha az hissetmeye başladım. Halbuki rüzgar esiyordu, tam da üstüme doğru. Tekrar sahile ayak bastığımda yüzüme çarpan rüzgarı içime çektim. Ama hakkını vermem gerek, tepedeki sakinlik de yabana atılacak türden değil.
Şimdilik belimin ağrısını geçirebilmiş değilim, hatta saç derimin de kuruduğunu söyleyebilirim. Ama ikinci gece de bunları az veya çok yaşayacağımı biliyordum. Emin olmamakla beraber, hastalıklarımın yavaş yavaş iyileşeceğini düşünüyorum. Bunu sevgiyle dolarak ve sevgiyi paylaşarak yapacağım. Sevgiyle kalın.
Tolgay
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder