13 Şubat 2009 Cuma

Dinlence #3

Evden çıkarken gideceğim güzergah konusunda kararsızdım. Kimsenin nereye gideceğimi bilmesini istemiyordum. En azından o an benim için öyle olmalıydı. Yalnız ve sakin.


Seçtiğim yol konusunda tereddütlerim vardı, ama bunlar tamamen benim utangaç yönümden kaynaklanıyor olmalıydı. Kimseciklere görünmeden yürüdüm


Bugün batıya doğru gidiyordum. Keçi ağılları ve tarlalar bana eşlik etti. Bir de hastalanmış çam ağaçları. Onlarla konuşuyordum, onlar da bana yolu tarif ediyorlardı.


Tepeye vardım ve rüzgara bıraktım kendimi. Yalan söylemeyeceğim, bazen doğa beni korkutabiliyor. Yüksekteyim ve aşağıda güzel bir koy var, sanki rüzgar beni aşağıya itecekmiş gibi bekliyor. Paranoyak olduğum bir gerçek


Etrafı biraz dolaştıktan sonra bir süre oturdum orada. Dalgaları izledim rüzgara eşlik eden. Sanki müzik dinliyordum bir salonda, rüzgar, şefiydi bu orkestranın, dalgalar ise bir davul, bir keman, bir gitar oluyorlardı.


Herşey, o kadar titizlikle hazırlanmıştı ki, benim herhangi bir şey yapmama gerek yoktu. Oturup sadece etrafıma bakıyordum. "O an" daydım ve şair, kendi diliyle bana eserini okuyordu. Bazen denizleri anlatıyordu bana, bazense ormanları.


Bana bu güzelliği yaşattığı için kendisine teşekkür edip ayağa kalktım ve tepeden aşağı doğru inmeye başladım. Yemyeşil orman beni içine çekiyordu, belli ki anlatmak istediği şeyler vardı. Ben dinledim o anlattı, ben anlattım o dinledi.


Aşağıya vardığımda rüzgar şiddetini arttırmıştı. Hava, düne göre daha sıcaktı, ama rüzgar insanın içine işliyordu. Geri dönerken, rüzgar, bu sefer farklı bir orkestrayla çıktı karşıma.


Yolboyunca dizilmiş ağaçlardan çıkan sesi duymamak imkansızdı. Ama nasıl oluyordu bu, sanki bir akarsu gibiydi bu ses, ama su eksikti. Ağaçların yanına gittim ve dinlenmeye başladım. Uzun zamandır bu kadar güzel sesler duyduğumu hatırlamıyorum. Yaslandığım ağaç, gövdesiyle birlikte sallanıyordu. Rüzgar müziğe şekil verirken, ağaçlarda bu güzel oyuna ayak uyduruyorlardı. Hepsi hallerinden memnundu.


Daha sonra sahile uğradım. Uzandım, ve izlemeye başladım. Bir iki tane kuş balık görecek olmalılar ki suyun üstünde uçmaya başladı. Hava da zor duruyorlardı, bir tanesi aniden suya dalıverdi. İzlemek... , bendeki değeri büyüktür hep.


Bir gün de böyle geçti, doğa, güneş, ben, ... Hastalıklarımdan arınma ümidiyle geldim buraya. Umarım arınmış olarak döneceğim. Sevgiyle kalın.

Tolgay.

Dinlence #2

Dinlenmem gerektiğini biliyordum. Zaten o yüzden uzaklaşmıştım şehirden de. Temiz havanın olduğu, bu içi sıcacık ama buz gibi olan topraklara ayak basmıştım.


Sahile çıktım, ve izledim etrafı, yerinde durmayan denizin sert ve bir o kadar kızgın dalgalarıyla birlikte, etrafında balık avlayabilmek için uçuşan birkaç kuştan ibaretti gördüğüm manzara


Hareketsizliği dinlemek istiyordum. Uzandım kumsala, ve gevşemeye başladım. Esen rüzgar vuruyordu yüzüme, çok seviyordum rüzgarı hissetmeyi vücudumda. Yıllar boyu çözemediğim, fakat sonraları nedenini fark ettiğim bir olaydı.


Soğuğu seviyordum. Rüzgar bana, soğuğı hissetmemde yardımcı oluyordu. Soğuğu hissettiğimde, sanki büyün hücrelerimi hissediyordum. Hepsi birlikte "işte buradasın" demek istiyordu sanki.


Bir süre uzandıktan sonra yürümem gerektiğini düşündüm. Bir aydan fazladır belim ağrıyordu. Yürümenin iyi geleceğini düşündüm. Bir kaç koy kadar yürüdüm


Balık çiftliklerinin gemileri, balıkları havuzlarda gezdirirken, karabatakların kayalar üstündeki bekleyişine şahit olmak beni bir hayli etkilemişti. Bir süre bekleyip, bu manzarayı izledim.


Dönüş yolunda keçilere rastlayacağımı biliyordum. Ki rastladım da. Çanlarla birlikte birbirlerini buluyorlardı. Onları izleyerek dönmeye devam ettim.


Ne ilginçtir ki, sahilden dağa doğru gittikçe - ki dağ da fazla yüksek olmayan ve kıyıyla bitişik bir tepeden ibaret - rüzgarı daha az hissetmeye başladım. Halbuki rüzgar esiyordu, tam da üstüme doğru. Tekrar sahile ayak bastığımda yüzüme çarpan rüzgarı içime çektim. Ama hakkını vermem gerek, tepedeki sakinlik de yabana atılacak türden değil.


Şimdilik belimin ağrısını geçirebilmiş değilim, hatta saç derimin de kuruduğunu söyleyebilirim. Ama ikinci gece de bunları az veya çok yaşayacağımı biliyordum. Emin olmamakla beraber, hastalıklarımın yavaş yavaş iyileşeceğini düşünüyorum. Bunu sevgiyle dolarak ve sevgiyi paylaşarak yapacağım. Sevgiyle kalın.

Tolgay

7 Şubat 2009 Cumartesi

Dinlence #1

Uyandım. Kimbilir ne rüyalar görüyordum. Soğuktu yatağın dışı. Biraz daha kalmak istedim, biraz daha zaman geçirdim yatakta. Son günlerde gördüğüm rüyaları düşündüm, daha doğrusu aklımda kalanları.


Geçen gün bir arkadaşımın yanına gitmiştim. O gün bir sürü insanı dolaşıyordum aslında, çok sevdiğim bir arkadaşım, ilginçtir, sevginizi paylaştıkça siz büyüyorsunuz. Bana o gece çok ilginç birşey öğretti kendisi. Burnumdan ya da ağzımdan nefes almıyordum, beni durdurdu ve öğretti. Nasıl yapmıştı bunu bilmiyorum, kendisine de sormadım daha gerçi ama soracağım.


Nefes aldığımı biliyordum ama ne burnumdan ne de ağzımdan birşey geçmiyordu. Garip ve güzel bir duyguydu, sonuçta öncelikle birşey öğreniyordum, hem de çok sevdiğim birinden, ve onun yanında gibiydim, o benim gerçekte yanımda değilken. Diyebilirsiniz ki, "vay be ne yaratıcı çocuk hayaline kapılıp neler düşünmüş" Kusura bakmayın ama sizinde öğrenmeniz gereken birşey var. Gerçek yaratıcı beyniniz değildir, kalbinizdir.


Saatlerce düşünseniz, birşey yaratamayabilirsiniz. Hiç mi yaşamadınız, saatlerce o kağıda bakıp, üzerinde yazan ve "basit" diyebildiğiniz problemleri çözemediniz.


Peki bir de şöyle bakalım. Umuyorum ki aşık oldunuz ya da olacaksınız. Arkadaşlarınız size, aşkın kör ettiğini hatırlattılar. Kör mü olursunuz? Gözleriniz sapasağlam görüyordur öyle değil mi? Gördüklerinize insanların şaşırması çok normaldir. Çünkü onlar aşık değildir ve göremiyorlardır. Siz, ne kadar güzel görüyorsunuz etrafı. Sevgilinizin kötü yanları olmasının ne önemi vardır. Sizin sevginiz hepsinin üzerine geçiyordur.


Bu yaratıcılık insanoğlunu korkutmaktadır. Ne zaman ne yapacağı belli olmaz bu yaratıcılığın. Ama birşey açıktır ki, dünyada, size cenneti sağlayabilir. Herşeyi, durduğu yerde kabul edebilen ve sevebilen insan, neler yaratabiliyor bilin isterim, çünkü herkes bilirse, yaşadığımız yerlerin ne kadar güzelleşeceğini göreceğiz.


Aklınız bunu fotoğraflayabilir, fakat onu canlandıracak kalbiniz olacaktır, cesaretiniz varsa deneyin, ve bu defa arkadaşlarınıza kulak asmayın. Sadece "kendinizi" dinleyin. Mutlu ve sağlıklı günler dileğiyle.

Tolgay.