20 Şubat 2012 Pazartesi

Ülkemiz ve Müzik

Müzik, yaratıcılığımızın özü, içimizi ortaya koyduğumuz, düşüncelerimizi seslerle süslediğimiz matematik. Klasik Müzikten günümüz müziğine gelinen noktada, bu matematiğin nasil bir değişim içinde olduğunu anlamak bir çoğumuz için zor olmasa gerek.

Değiştiremediğimiz tek şey değişimin ta kendisidir. Ne hikmetse değişimi sevmiyorum. Alıştığımız kalıplar bizi sürekli orada tutmak istiyorlar. On yıl önce suratına bakılmayan dj ler, şu anin Türkiye'sinde ilahlaştırılıyorlar. Ama hala belirli bir kesim var ki, yerinde saymaya devam ediyor.

Nasıl bir camia yaratıldıysa, sanmışız ki ülkemizde yaratılan müzik, dünya yaratımlarının çok üstünde. Bu algının sonucu olarak ta anlaşılır bir şekilde bir beyin göçü yaşıyoruz. İnsanlar bu 1+1=2 olan kalıplardan bir türlü çıkmak istemezken, ülkemizin bir Armin Van Buuren çıkarmasını beklemek, yarın İzmir Metrosunun bitmesini beklemek kadar uzak bir düşünce olarak kalıyor.

Darwin'in evrim teorisi her ne kadar teori olsada, değişimin varlığı, dünya üzerinde yaşadığımız kadar büyük bir gerçek. Yıllardır Serdar Ortaç'ı, Hande Yener'i, girdiğimiz bir sürü ortamda dinliyoruz. Burda yanlış anlaşılmak istemiyorum, bu insanlar ülkemizde en çok tanınan isimler, ve bu yüzdendir ki bu örnekleri veriyorum.

Yıllardır aynı tınıları, aynı tip müziği dinliyoruz ve bu durumdan çok memnunuz. Haftasonu kendimizi bir mekanda buluyor, ve bazen bağıra bağıra şarkılarını söylerken bazende delicesine dans ederken dinliyoruz bu isimleri. Bir gün oturup, objektif bir şekilde görmek istemiyoruz değişen bir şey olmadığını. Her yıl inanması güç bir şekilde, özellikle de Serdar Ortaç'ın tamamen aynı tınılarla yaptığı müzik, yaz kış her yerde çalıyor.

Suçlu bizleriz. çünkü biz dinliyoruz bu müziği. Biz gidip tonlarca para harcıyoruz mekanlarda, ve o dj kabinine gidip, "Kardeş, bi Hande Yener çal da kendimize gelelim" diyoruz. İnanın o insanlar da yaptıkları setlerden memnun değiller. On bir yıl önce başladığım dj liğe başladığımda, insanlara dinletmek istediğim müzikleri, bazen zorla da olsa çalabiliyordum bende. "Bu neyin nesi, bize Ajda Pekkan, Kenan Doğulu çal lütfen" diyen insanlara, arada sırada da olsa dünyadan örnekler vermeye çalışıyordum.

Müzik endüstrisine dinleyicilerden şikayetler gitmediği sürece, ülkemizde yapılan müzik, her zaman yerinde sayacak. Bana şimdi gelip de hiç bahane uydurmayın. Skrillex, geçtiğimiz yılının büyük bir kısmını Los Angeles'ta bir garajda kanunsal olmayan yollarla evsiz bir şekilde yaşarken, geçen haftalarda, orada yaptığı bir remix ile kendisine bir Grammy aldı. Biz kendi evimizin rahatında, ona buna laf atıp kendimizi övmekten başka bir şey yapmıyoruz ülkemizde.

Çoğumuzun evinde bilgisayarı ve interneti olan bir ülkede yaşıyoruz. Facebook'ta harcadığımız zamanı biraz olsun araştırma yapmakla geçirirsek, eminim ülkemizde büyük değişimlere yol açabiliriz. Yaratıma ve yaratıcıya saygıyı eksik etmeyelim.

Sevgiyle kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder